-
1 dedikodu yapmak
гайбәт сату -
2 dedikodu yapmak
v. gossip, tittle tattle, tattle, whisper, talk scandal -
3 dedikodu yapmak
пыIухьан, къыпаIухьан -
4 dedikodu
dedikodu sKlatsch m, Tratsch m\dedikodu yapmak klatschen, tratschenbir şeyin/kimsenin \dedikodusunu yapmak über etw/jdn tratschen -
5 dedikodu
спле́тни, пересу́ды; слу́хиdedikodu yüzünden birbirine düşman oldular — из-за спле́тен они́ ста́ли врага́ми
dedikodu etmek / yapmak — спле́тничать, суда́чить; злосло́вить
-
6 dedikodu
gossip, tittle-tattle. - etmek/yapmak to gossip about people. -
7 dedikodu etmek/yapmak
to gossip -
8 roddelen
dedikodu yapmak [-ar] v -
9 σπερμολογώ
dedikodu yapmak -
10 gossip
dedikodu; dedikoducu kimse,dedikodu yapmak -
11 tell tales
dedikodu yapmak* * *(to give away secret or private information about the (usually wrong) actions of others: You must never tell tales.) gammazlamak, ispiyonlamak -
12 talk scandal
dedikodu yapmak, ileri geri konuşmak -
13 talk scandal
dedikodu yapmak, ileri geri konuşmak -
14 гайбәт сату
dedikodu yapmak, gıybet etmek -
15 lästern
-
16 gossip
n. dedikodu, gevezelik, hoşbeş, dedikoducu kimse————————v. dedikodu yapmak, çene çalmak, gevezelik etmek* * *dedikodu yap* * *['ɡosip] 1. noun1) (talk about other people's affairs, not always truthful: I never pay any attention to gossip.) dedikodu2) (a chat: She dropped in for a cup of coffee and a gossip.) sohbet, gevezelik3) (a person who listens to and passes on gossip: She's a dreadful gossip.) dedikoducu2. verb1) (to pass on gossip.) dedikodu yapmak2) (to chat.) sohbet etmek•- gossipy- gossip column -
17 talk
n. konuşma, hoşbeş, sohbet, görüşme, söz, laf, dedikodu, söylenti————————v. konuşmak, görüşmek* * *1. konuş (v.) 2. konuşma (n.)* * *[to:k] 1. verb1) (to speak; to have a conversation or discussion: We talked about it for hours; My parrot can talk (= imitate human speech).) konuşmak2) (to gossip: You can't stay here - people will talk!) dedikodu yapmak3) (to talk about: They spent the whole time talking philosophy.) tartışmak, konuşmak2. noun1) ((sometimes in plural) a conversation or discussion: We had a long talk about it; The Prime Ministers met for talks on their countries' economic problems.) konuşma2) (a lecture: The doctor gave us a talk on family health.) konuşma, konferans3) (gossip: Her behaviour causes a lot of talk among the neighbours.) dedikodu4) (useless discussion; statements of things a person says he will do but which will never actually be done: There's too much talk and not enough action.) boş konuşma, lâf•- talking book
- talking head
- talking-point
- talk show
- talking-to
- talk back
- talk big
- talk down to
- talk someone into / out of doing
- talk into / out of doing
- talk someone into / out of
- talk into / out of
- talk over
- talk round
- talk sense/nonsense
- talk shop -
18 tattle
n. dedikodu, gevezelik, boşboğazlık————————v. gevezelik etmek, dedikodu yapmak, boşboğazlık etmek, ağzından kaçırmak* * *1. gevezelik et (v.) 2. geveze (adj.) -
19 cancan
-
20 laf
laf [lãf]I s\laf aramızda kalsın, ... das bleibt unter uns,..., unter uns gesagt,...\lafa dalmak ( fam) sich verplaudernbir çift \laf etmek ein paar Worte sagenbu ne biçim \laf? was ist das für ein Ausdruck?büyük \laf etmek große Töne spucken\lafı geçmek ( sözü dinlenmek) das Sagen haben; ( bahsedilmek) erwähnt werden\laftan anlamayanın hakkı kötektir ( prov) wer nicht hören will, muss fühlen\laf atmak ( konuşmak) reden; ( sözle sarkıntılık etmek) anmachen (-e)\laf yapmak ( fam) ( dedikodu yapmak) tratschen, klatschen\lafa karışmak dazwischenredenuzun \lafın kısası der langen Rede kurzer Sinn\lafı değiştirmek das Thema wechselnII interj\laf! quatsch!, dummes Geschwätz!
- 1
- 2
См. также в других словарях:
laf yapmak — dedikodu yapmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
dedikodu etmek (veya yapmak) — birini çekiştirmek Ayaküstü bir şeyler atıştırır, kulis dedikoduları yaparlar. S. Birsel … Çağatay Osmanlı Sözlük
arkasından konuşmak — dedikodu yapmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
fasıl — is., slı, Ar. faṣl 1) Bölüm, kısım, devre Kitabı kapadı, biraz durdu, sonra tekrar açarak o faslı sonuna kadar bir hamlede okudu. P. Safa 2) Dönem, devre Dönülmez akşamın ufkundayız, vakit çok geç / Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç. Y … Çağatay Osmanlı Sözlük
tavuk ayağı yemek — gevezelik etmek, dedikodu yapmak A, o nasıl lakırtı, dedi. Bunlar da tavuk ayağı yemişler, ağızlarında bakla ıslanmıyor. M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük
tefe koymak — biri hakkında alaylı dedikodu yapmak Sonradan anlaşıldı ki adam hükûmeti tefe koymuş. T. Halman … Çağatay Osmanlı Sözlük
laf çıkarmak — 1) yeni bir şey söylemek, ortaya atmak Şimdi unutup laf mı çıkarıyorsun? Ö. Seyfettin 2) dedikodu yapmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
söz götürmek — 1) doğruluğu ve gerçekliği tartışılabilir olmak 2) dedikodu yapmak 3) tahammül etmek, katlanmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
KATT — Kuru yonca. * Koğuculuk etmek, yalan söylemek, dedikodu yapmak. * Zeytin yağını fesliğen ile kokutmak … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
VEHS — Sır ile söyleşmek. Dedikodu yapmak … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
kurmak — i, ar 1) Bir şeyi oluşturan parçaları birleştirerek bütün durumuna getirmek, monte etmek Geniş çöl ufukları arasında çadırlarımızı kurduk. F. R. Atay 2) Hazırlamak Kurduğu sofraya, yaptığı salataya git de bak. R. H. Karay 3) Yaylı, zemberekli… … Çağatay Osmanlı Sözlük